Haber

Saruhan Oluç: ‘Keşke aday olsalar’ diyenleri not ettik

ANKARA – Seçim yenilgisinin ardından muhalefet partilerinde değerlendirme süreci devam ediyor. Milletvekilliği seçimlerinde yüzde 15 oy hedeflerken 2018 seçimlerinde geriden gelen Yeşil Sol Parti büyük bir kongre kararı aldı. Parti heyetlerinde ve il-ilçe teşkilatlarında yapılan toplantılarda eksiklikler ve yanlışlar tek tek not ediliyor. Yeşil Sol Parti Küme Başkanvekili Saruhan Oluç, adaylık sürecindeki hatalardan dolayı “Ders aldık” diyerek, TİP’in başka bir listeyle seçime girdiği ittifak sürecinin, ortak partiyi de içine alan HDP paradigmasına yol açtığını söyledi. Türk ve Kürt halklarının vekalet kaybı bir yana yara alma mücadelesi. Eksikleri, hataları gördük, gelen uyarıları ve mesajları gördük. Elbette gereğini yapacağız” dedi.

Oluç ise CHP’nin seçimin ardından ‘aday ilk turda aday gösterilmeliydi’ yönünde yaptığı açıklamalara tepki gösterdi. Önümüzde yeni seçimler olacak. Sonra tabi ki bu notları hafızamızdan tabloya indireceğiz. Çünkü bu, bu ülkede milyonlarca Kürdün yaşadığı anlamına geliyor. Kürt halkıyla birlikte eşit ve özgür koşullarda yaşama iradeniz var mı, var mı yok mu? Bu kadar basit aslında bu soru”.

2019 yerel seçimlerinde İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirlerde aday göstermeyerek seçim sonuçlarını etkileyen HDP geleneğinin önümüzdeki seçimlerde nasıl bir tavır alacağı bugün tartışıldı. Her seçimin kendine has konjonktürünün olduğuna işaret eden Oluç, “2019’da değiliz. Şunu net olarak söyleyeyim. Bu dönemin ihtiyaçları ne ise bunlar konuşulacak, tartışılacaktır. Taktikler buna göre geliştirilir. Aldığımız kararların ve geliştirdiğimiz taktiklerin her zaman arkasında durduk. Ama seçmenimizi ve bizimle mücadele eden demokrasi güçlerini zor durumda bırakacak bir adımı da asla atmayacağız.”

Yeşil Sol Parti Küme Başkan Yardımcısı Saruhan Oluç, Meclis’te aralarında Gazete Duvar’ın da bulunduğu bir grup gazetecinin sorularını yanıtladı. Oluç’un sorulara verdiği yanıtlar özetle şöyle oldu:

‘ADAY LİSTESİNDEKİ HATALAR YEREL SEÇİMLERDE YAPILMAYACAK’

Seçim sonrası değerlendirme toplantıları yaptınız. Sonuçları hem parti hem de genel muhalefet açısından nasıl değerlendirdiniz? Bu kaybın nedenlerine ilişkin tespitleriniz nelerdi?

Parti meclisleri ve bileşenleri ile detaylı değerlendirmeler yaptık. İl ve ilçe teşkilatları ile toplantılar devam etmektedir. Halk toplantıları ve bölgesel konferansların ardından kongreye geçeceğiz. Kongre dahil bu süreç en geç Eylül ayının ilk yarısında tamamlanacak. Toplantılarda çok açık bir eleştiri ve özeleştiri süreci yaşıyoruz. Kaydedilen toplantılar sonunda bir rapor düzenlenecektir.

Her seçimde çeşitli eksiklikler ve hatalar olabilir. Ancak daha temel eksikliklerimizin olduğunu fark ettik. Herkesin konuştuğu milletvekili aday listelerinin belirlenmesi sürecinde bir sorun yaşandı. 2 bin 800 başvurudan 600 kişiyi ayırarak 2 bin 200 kişiyi kırıyorsunuz. Kaçınılmaz bir şey. Bu yüzden bu bir problem. Bunu bir ön seçimle değil, bir komite çalışmasıyla yapsanız bile, merkez için yansımaları çok büyük ve haklı. 2018 seçimlerinde trend anketi ile daha sağlıklı sonuçlar alındı. Önümüzdeki seçimler için bu yolu değerlendirip işletmemiz gerekiyor. Yerel seçimlerde sadece parti teşkilatlarının değil, derneklerin, sivil toplum kuruluşlarının ve partiye gönül verenlerin görüşleri mümkün olan en geniş kesimden alınmalıdır. Ona bir yol bulacağız. Burada bir ders aldık.

İTTİFAK SÜRECİ: HDP PARADİGMASINI YARALAYIN

İttifak süreci ile ilgili yanılgılara da değinilmektedir. Bu bahse ne dersiniz?

HDP’nin kuruluşundan bu yana bir stratejisi ve yol haritası var. Türkiye’deki Kürt siyasi hareketi ile demokrasi güçlerinin ortak çabasının çok değerli olduğunu söylüyoruz. Kürt sorununun analizi ile demokrasi ve özgürlüklerin kazanılması sorunu birbirinden ayrılamaz. Dolayısıyla emeğin ortaklığı bu açıdan da değerlidir. Bu paradigmada bir değişiklik olmayacak ama günümüz konjonktürüne uygulanmasında yapılan hatalar nedeniyle tartışmalı hale geldi. Bu yanılgı, Emek Özgürlük İttifakı’nın bir seçim ittifakı olarak algılanırken bir emek ittifakı olarak ortaya çıkmasından kaynaklanmaktadır. Bu durumda seçim ittifakı oluşturmanın önemli handikapları vardı. Gördük, söyledik, konuştuk ama değiştiremedik. Bir vekilin kaybedilmesi bahisleri değerli ama daha değerlisi de HDP paradigmasının sorgulanıyor ve yaralanıyor olmasıdır. Kimse yanlış anlamasın ama Türk ve Kürt halklarının ortak emeği ve eşit şartlarda ortada yaşama ittifakı şu ya da bu parti için tehlikeye atılacak bir bahis değildir. Maalesef böyle bir durumla, sakatlıkla karşı karşıya kaldık. Bu konudaki eksiklikleri ve hataları gördük, uyarılar ve bildirimler aldık. Elbette gereğini yapacağız.

‘ADAY OLSAYDIK, İLK TURDA KAYBEDERSE KÖTÜ OLURUZ’

Cumhur İttifakı’nın partinizi kriminalize eden propagandasının etkisi ne oldu? Kilit taraf olma rolünün de zarar gördüğünü düşünüyor musunuz? ‘Yeşil Sol ilk turda aday göstermeliydi’ diyenler de oldu. Bu bahiste hata yaptığınızı düşünüyor musunuz?

Parti içinde ‘İlk turda aday gösterseydik ikinci turda daha avantajlı olurduk’ diyenler var. Kendi aramızda tartışıyoruz ama bu konuya iki yaklaşımımız vardı. Önce taktiksel bir adım attık çünkü bu demokratik olmayan sistemin değişmesi gerekiyordu. İkincisi, birinci çeşitte seçim kaybedilirse bu faturanın Yeşil Sola kesileceğini düşündük. Bu iki nedenden dolayı aday konusunu çok tartıştık. Aday çıkarmak için kendi içimizde böyle bir tartışma bu ama bunu diyenler var, vahim buluyorum. HDP birinci sınıf bir aday çıkarsaydı, zaman kaybedilseydi o kişiler yine HDP’yi suçlayacaktı. ‘Kürtler ona oy vermedi, biz de kaybettik’ derlerdi. Ve bu çok haksızlık olur.

KEŞKE ADAY OLSALAR DİYENLERİ DİKKATE ALDIK, ÖNÜMÜZDE YENİ SEÇİMLER VAR

CHP’den mi bahsediyorsunuz?

Tüm CHP’lileri kastetmiyorum ama bazı CHP yöneticileri ve bazı seçmenler böyle düşünüyor. Yanlış düşünüyorlar. Ne yazık ki Millet İttifakı, hükümetin bu konudaki taktiğine (kriminalize etme propagandası) somut bir yanıt oluşturamadı. Hükümet kadar siyasi yüreğiniz yoksa Adalet Bakanı kapımızı çaldı, anayasa değişikliği için takviye mi istedi? Ve gerçekten kullandı. Bunu değiştirmenin yolu, iktidarın bu tutumuna karşı ‘hadi oradan’ deme tavrıydı. Bunu yapamazdı. Başta CHP olmak üzere tüm Millet İttifakı için söylenebilir. Keşke bizim dışımızda “Yeşil Sol’un bir adayı olsaydı” diyenlerin sözlerini not aldık. Önümüzde yeni seçimler olacak. Sonra tabi ki bu notları hafızamızdan tabloya indireceğiz. Çünkü bu, bu ülkede milyonlarca Kürdün yaşadığı anlamına geliyor. Kürt halkıyla birlikte eşit ve özgür koşullarda yaşama iradeniz var mı, var mı yok mu? Bu soru aslında bu kadar kolay. Kürtlerin kendi kimliklerine sahip çıkma ve bu ülkede şu ya da bu düzeyde yönetici olma hakları yok mu? Anayasaya göre eşit vatandaşlar vergi öder ve sözünde çalışır. Ben Kürtüm, kaymakam, vali, bakanım diyemez mi insanlar? Bu hakları yok mu?

‘GELECEK SÜREÇTE OLUMLU ROL OYNAMAK İSTİYORUZ’

Anahtar olma sorununa gelince… Önümüzdeki dönemde yeni dönemin inşa gücü olarak bu süreçte olumlu rol oynamak istiyoruz. Hukukun üstünlüğünü sağlamak için demokratikleşme söz konusudur. Ama anahtarsız kilitli şeyleri açacağız. Ülkede bir tıkanıklık var. Sistem açısından baktığımızda sadece ekonomik kriz açısından değil. Bu nedenle kilit rolümüzü oynamaya devam edeceğiz. Muhtemelen TBMM’deki mevcut duruma sayısal olarak baktığımızda böyle bir durum görünmüyor. Ancak hem tarihsel olarak hem de önümüzdeki orta vadeli döneme baktığımızda bu rolü oynamaya devam edeceğiz. Kürt sorunu çözülmedikçe Türkiye’de demokrasi olamaz.

Seçim sonuçlarında aday ve ittifak konularını değerlendirdiniz. Sahadan size başka eksiklikler üzerine bahisler oldu mu?

Yeşil Sol Parti adı altında girdiğimiz için sandık görevlisi diye bir düşüncemiz vardı. Bu önemli bir endişe olmuştur.

Millet İttifakı’nın bu boşluğu dolduracağı söylendi.

Millet İttifakı’nın rastgele bir boşluğu doldurduğunu görmedik. Kendi boşluklarını bile dolduramadılar. Gözlemcilerimiz oldu ama resmi sandık görevlilerinin olmaması bizim açımızdan sıkıntı yarattı. İkincisi, yerel mahallelere kadar uzanan komitelerimizin organizasyonunda eksikliklerimiz vardı. Yeni bir parti adı girmenin neden olduğu zorluklar vardı. Zaman azdı, çok fazla tanıtmadık. Bunları bahane olarak söylemiyorum ama hepsinin etkisi oldu. Biz bunların farkındayız. Eksiklikleri gidermeye çalışıyoruz.

YEREL SEÇİM: 2019’DA DEĞİLİZ, BU DÖNEMİN İHTİYAÇLARI KONUŞULACAK, UYGUN TAKTİKLER GELİŞTİRİLECEK

9 ay sonra yerel seçimler var. Bugün ittifaklar konuşulmaya başlandı. Her seçimde farklı taktikler kullandınız. Bir sonraki seçimde tavrınız ne olacak? aday gösterecek misiniz?

Kongre sürecindeyiz. Eşbaşkanlarımız aday olmayacaklarını açıkladılar. Hem eşbaşkan değişikliği hem de yönetim değişikliği olacak. Bu nedenle kararı elbette yeni yönetim verecek. Şu anda bir yerel seçim tartışması içinde değiliz ama hazırlıklarımıza da başladık. Mart ayındaki yerel seçimler de toplantılarımızda gündemimizde. Değerlendirmeleri de bu açıdan yapıyoruz, yerel seçimlere hazırlıklı gidiyoruz. Ancak taktikler şu anda tartışılmıyor. Yeni bir yönetim olacağı için gerçek olmayacak. Ama şunu da söyleyeyim, her seçimin kendi konjonktürü, kendi koşulları ve ortamı vardır. 2019 genel seçimlere giden bir süreçti. Özellikle büyükşehirlerde devletin hakimiyetini daraltma taktiği izledik. O dönem bitti. Yeni bir döneme girdik. Bu dönemin siyaseti ve ihtiyaçları tartışılacaktır. Taktik adımlar buna göre atılacaktır. Yani 2019’da değiliz. Bu dönemin ihtiyaçları ne ise bunlar konuşulacak, konuşulacak. Taktikler buna göre geliştirilir. Aldığımız kararların ve geliştirdiğimiz taktiklerin her zaman arkasında durduk. Ancak seçmenimizi ve bizimle çalışan demokrasi güçlerini zor durumda bırakacak bir adımı asla atmayacağız.

‘KAPALI KAPILAR ARKASINDA HİÇBİR ŞEY KONUŞMAYACAĞIZ’

İstanbul, seçimlerde sembolik bir anlam taşıyor ve bölünerek kazanılacak bir şehir izlenimi vermiyor.

Bu tür siyasi sorunları olanlar çıkıp her şeyi halkın önünde açık açık konuşmalı. Yapacağız. Kapalı kapılar ardında hiçbir şey konuşmayacağız. Her zaman olduğu gibi siyasi taktiğimizi kamuoyu önünde kurup söyleyeceğiz. Herkesten bunu bekliyoruz. Hiç kimse ‘buranın değeri, buranın önemi’ diyerek bizden siyasi bir adım beklemesin. Her yer özeldir. Bu nedenle önümüzdeki dönemi göreceğiz.

Kongrede eşbaşkan değişikliği olacak. Konuşulan isimler var mı?

İsim konuşma seviyesine ulaşmadı. Değerleme süreci tamamlandıktan sonra kongre süreci başlayacaktır. Sonra tüm bunlar konuşmaya dönüşür.

‘DEMİRTAŞ’IN BU TUTUMUNU DEĞİŞTİRECEĞİNE İNANIYORUM’

Eski Eş Genel Başkanınız seçim sonuçlarıyla ilgili olarak partisini sert bir şekilde eleştirdi ve aktif siyaseti bıraktığını açıkladı. Demirtaş’ın açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz, herhangi bir temas oldu mu?

Benim görüşmem olmadı. Yazdıklarınızı çok dikkatli okudum. Herkes okudu. Siyaseti “şimdilik” bıraktığına dair bir kayıt var. Eski bir meslektaşım olarak, bu tür bir tutumun bizim duygu ve ihtiyaçlarımızla örtüşmediğini bilmesini istiyorum. Elbette eleştirilerini okuyoruz. Bazı eleştirilerin daha sert olduğunu söyledik. Eleştirilerine baktığımızda partimizin bugüne kadar söyledikleriyle örtüşen noktalar var. Detaylar elbette tartışılabilir. Bunların hepsi anlaşılır şeyler. Ama umarım bu onun tutumunu değiştirir.

CHP’DE DEĞİŞİM TARTIŞMASI: ZİHNİYETLERİN DEĞİŞMESİNİ DİLERİM

CHP’de de değişim tartışması var. Muhalefetin bir parçası olarak oradaki tartışmaları nasıl takip ediyorsunuz? CHP’de değişiklik olacak mı?
14 Mayıs’tan sonra ikinci tür çalışmalar başladı. CHP’nin çalışmalarının temel yaklaşımı ‘artan milliyetçilik’ oldu. Bunu yaparak ikinci turu kazanacağını düşündü. İnsanlar değişebilir ama zihniyet kolay kolay değişmez. ‘Yüksek dozda milliyetçilik yaparak bu yarışı kazanacağız’ diye düşünmek, Türkiye’deki milliyetçi damarı doğru anlamamak demektir. Parti görüşü değil, benim görüşüm. Yüksek dozda milliyetçilik yapsanız da inandırıcı olmaz, kendi dokunuzu bozarsınız. 15 günde buradan bir sonuç almaya çalıştılar, alamadılar. Tam olarak ölçemedik ama seçmenimizde öyle büyük bir kayıp olmadı ama bu durumdan memnun musunuz diye sorarsanız vallahi ben de bir seçmen olarak tatmin olmadım. Aşırı dozda milliyetçilikle seçim kazanmanın mümkün olmadığını bildiğim ve bu tarzın topluma yeni bir hayal kurma fırsatı vermeyeceğini düşündüğüm için de memnun değilim. Bir değişiklik var mı diye sordunuz. ‘Evet insanlar değişebilir ama zihniyetin değişmesi çok zordur’ dediniz. Keşke orada da bir değişiklik olsa. Eski aletlere çabuk sarılan, sıkışınca yardım arayan bir anlayış varsa orada değişim zordur.

‘İKİ MADDE YOK, TARTIŞILACAKSA YENİ ANAYASA TARTIŞILABİLİR’

Hükümet, anayasa değişikliği beyannameleri yayınlamaya başladı. İlk aşamada başörtüsü ve aile ile ilgili iki unsurun tanıtılması söz konusu olabilir. Anayasaya karşı tavrınız nedir?

Teklif yok. Meclis Başkanı da seçim öncesi ve sonrasında buna işaret ederek, ‘Meclis üzerine düşeni yapmalı’ dedi. İnisiyatif alıp almayacağını bilmiyoruz. Bir anayasa tartışması yapılacaksa bütüncül bir tartışma olması gerekir. Bir şeyi, iki unsuru cımbızla tartışmanın bir anlamı yok. Başörtüsü teklifi çok özel bir konjonktürde gündeme geldi. Aslında iki unsur olarak geri gelmesinden yana değiliz. Bu ihtiyaca cevap vermiyor. Anayasayla ilgili tartışılması gereken birçok argüman varken, bunlardan ikisini gündeme getirmek, 12 Eylül anayasasına yeni yamalar yapmaya devam etmek anlamına geliyor. Ancak söylediklerini gerçekten istiyorlarsa darbe anayasasını değiştirmek gerekiyor. ‘Sivil demokratik bir anayasa yapılmalı’ diyorlarsa bu konu daha önemli ele alınmalıdır. Anlaşılır mı anlaşılmaz mı bilemiyoruz ama sonuç olarak mesele cımbızla yürünecek bir süreç değil.

Yeni kurulan Meclis için son yılların en sağcı Meclisi değerlendiriliyor. Sizce böyle bir meclisten yeni demokratik bir anayasa çıkar mı?

Anayasa toplumun büyük çoğunluğunu kapsamalı ve kucaklamalıdır. Anayasa yeni bir toplum sözleşmesidir. Dediğiniz gibi meclisin çoğunluğu muhafazakâr ama bu toplumun aynası ve yansıması. Herkesin oturup demokratik bir anayasayı nasıl yapabileceğimizi birlikte tartışması gerekiyor.

Anayasayı çiğneyen iktidarla anayasa yapmayacağız demiyor musunuz?

İktidarın anayasayı ihlal etmesini eleştirmek adettendir ama ‘bu tartışılmaz’ diye bir şey yoktur. Parlamentoda temsil edilen tüm partilerin gelip anayasayı tartışma fırsatı var. Kimse ben yokum diyemez. Bunun yapılabilir olduğunu düşünüyoruz. Bu sıradan tartışmadan nasıl bir sonuç çıkacağını, nelerin anlaşılıp neyin anlaşılmayacağını bilmiyoruz. Bunu tartıştığımızda göreceğiz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu